A. Sözleşme Kavramı
Borçlar Kanunu’nun 1’inci maddesinde sözleşmenin tarafların birbirlerine uygun iradelerini karşılıklı olarak açık veya örtülü bir şekilde açıklamaları ile kurulacağı belirtilmiştir.
Genel olarak sözleşmelerin kurulmaları bir şekle tabi değildir. Ancak Kanun’da sözleşmeler için bir şekil öngörülmüşse bu geçerlilik şeklidir ve sözleşmelerin bu şekle aykırı olarak kurulmaları onları geçersiz hale getirmektedir. Söz konusu durum Borçlar Kanunu’nun 12’nci maddesinde açık bir şekilde hüküm altına alınmıştır.
Taraflar sözleşmenin konusu açısından bir özgürlüğe sahip olsalar da bu özgürlüğü sınırlayan bazı koşullar vardır. Bu koşullar ise Borçlar Kanunu’nun 27’nci maddesinde kanunun emredici hükümleri, ahlak, kamu düzeni kişilik hakları ve konunun imkansızlığı olarak belirtilmiş olup bu koşullara aykırı olarak düzenlenmiş bir sözleşme için ise aynı madde hükmünde kesin hükümsüzlük yaptırımı öngörülmüştür.
Sözleşme özgürlüğü kapsamında sözleşmenin konusuna ilave olarak dikkat edilmesi gereken bir diğer esaslı unsur da tarafların özgür iradelerini sakatlayan irade bozukluğu halleridir.
Bir sözleşmede tarafların karşılıklı çıkarları bulunur. Bu nedenle sözleşmenin geçerli olması için tarafların sözleşmeyi özgür iradeleriyle ve bilinçli olarak yapmış olmaları gereklidir. Taraflardan birinin zorlanması (cebir), korkutulması (tehdit) ya da aldatılması (hile) yoluyla yapılan sözleşmeler geçersizdir. (https://tr.wikipedia.org/wiki/S%C3%B6zle%C5%9Fme)
B. Sözleşmenin Unsurları
Sözleşmenin, kanunen şekil şartına bağlı olup olmadığından bağımsız, her sözleşme için geçerli olan unsurun tarafların karşılıklı uygun irade beyanları olduğunu söyleyebiliriz. Diğer bir ifade ile tarafların birbirlerine uygun irade beyanları olmaksızın bir sözleşmenin varlığından bahsetmemiz mümkün değildir.
Buradan hareketle her sözleşme için geçerli kurucu unsurları aşağıdaki gibi maddeleştirebiliriz. (ABİK, Borçlar Hukuku Ders Notları 3. Hafta, https://acikders.ankara.edu.tr/course/view.php?id=7273)
- En az iki tarafın bulunması
- Tarafların karşılıklı irade beyanında bulunmaları
- İrade beyanlarının birbirine uygun olması
Kurucu unsurlar dışında sözleşmenin ayrıca esaslı unsurları ve tali unsurları bulunmaktadır.
Bir sözleşmenin tarafların irade beyanına uygun olarak diğer bir ifade ile kendisinden beklenen amacı gerçekleştirebilecek şekilde kurulabilmesi için gerekli olan unsurları esaslı unsurlar, sözleşme geçerliliğini etkilemeyen unsurları ise tali unsurlardır.
Bir sözleşmenin kurulabilmesi, meydana gelebilmesi için, tarafların karşılıklı irade beyanları arasındaki uygunluğun kapsamında yer alması gereken noktalara (unsurlara), sözleşmenin esaslı noktaları denir. Bugün doktrinde, sözleşmenin esaslı noktaları, “objektif esaslı noktalar” ve “sübjektif esaslı noktalar” olmak üzere ikiye ayrılarak incelenmektedir. (KOCAAĞA, Sözleşmenin Kurulabilmesi İçin Tarafların İrade Beyanları Arasındaki Uygunluğun Kapsamında Yer Alması Gereken Noktalar, s. 80.)
Objektif veya sübjektif bakımdan esaslı olmayan noktalar, sözleşmenin yan (ikinci derecedeki) noktalarını oluştururlar. Örneğin, bir edimin ifa yeri, ifa zamanı, faiz miktarı sözleşmenin yan (ikinci derecedeki) noktalarıdır. (KOCAAĞA, s. 87.)
C. Kredi/Finansman Sözleşmesi ve Unsurları
Kredi mübadelenin bir şeklidir, kredi işlemlerinde yerine getirilmiş bir edim ile belirli bir vade sonunda yerine getirilmesi vaat edilen bir edim mübadele edilir. (YENER, Kredi Açma Sözleşmesi, s.16)
Kredi sözleşmesi ve/veya kredi işlemi denildiğinde ilk akla gelen bankalarla tüketicilerin/işletmelerin yapmış olduğu işlemlerdir. 5411 sayılı Kanun ve tali mevzuatında bankaların kredilendirme süreçlerine ve kredilerin finansal tablolara olan etkilerine ilişkin olarak detaylı düzenlemeler mevcuttur. Ancak konuyu “kredi sözleşmesi” kavramı üzerinden değerlendirdiğimizde sadece tüketicilerle yapılan kredi sözleşmelerine ilişkin bir düzenleme bulunmaktadır. Dolayısıyla diğer kredi sözleşmelerini bankaların iç politikaları, kredilendirme işlemlerine ilişkin düzenleyici işlemler, uluslararası hukuk ve Borçlar Hukuku çerçevesinde değerlendirmek gerekecektir.
Her ne kadar kredi kullandırımı banka ve finans kurumlarının tekelinde olan bir işlem olsa dahi kredilendirme işleminin esas itibariyle taraflardan birinin diğer tarafa sağlamış olduğu bir finansman olduğu dikkate alındığında farklı iki taraf arasında gerçekleşen ve konusu para olan borçlan(dır)ma işlemi de bir nevi kredi işlemidir.
(Kredi kuruluşu olma veya sayılma ile ve kredi kuruluşu olmaya/sayılmaya bağlanan vergisel hak ve yükümlülükler ayrı bir inceleme konusu olduğundan ve işbu yazımda irdeleyeceğim konu üzerinde etkisi bulunmadığından detaylarına değinilmemiştir.)
Dolayısıyla işbu yazımızın içerik ve amacı doğrultusunda kredi sözleşmesi kavramı ile hem bankalarla kişi/kurumlar arasındaki kredi kullandırım sözleşmeleri hem de faaliyet konuları arasında kredi kullandırma faaliyeti yer almayan kurumlar/kişiler arasındaki borçlan(dır)ma/finansman sözleşmeleri kastedilmektedir.
Kredi sözleşmesinin unsurlarına değinecek olursa;
- Taraflar
- Kredi tutarı (anapara tutarı)
- Faiz
- Vade
- Ek Mali Yükümlülükler
- Diğer özel hükümlerin
yer aldığından bahsedebiliriz. Bunlardan hangilerinin kredi sözleşmelerinin esas unsurunu teşkil ettiği sorusunun ise sözleşmeye konu finansman işlemi özelinde irdelenmesi gerekmektedir.
Tarafların ve birbirine uygun irade beyanının bir sözleşmenin kurucu unsurunu oluşturduğuna yazımızın önceki bölümlerinde değinmiştik. Bu husus finansman sağlamayı konu alan kredi sözleşmeleri içinde geçerlidir.
Kredi sözleşmelerinin esaslı unsurlarının neler olduğunu ise yine sözleşmenin kendinden beklenen amacı sağlaması yönüyle incelenip belirlenmesi gerekmektedir.
Bankalarla yapılan kredi sözleşmelerinde esaslı unsurun kredinin temin edilmesi/hazır bulundurulması olduğu yönünde görüşler ağırlıktadır. Bizim de görüşümüz hem bankalarla yapılan kredi sözleşmeleri hem kredi kullandırma yetkisi olmayan kişi/kurumlarla yapılan finansman sözleşmeleri açısından bu yöndedir. Zira bu sözleşmelerin amacı ihtiyaç duyulan finansman kaynağının temin edilmesidir. Dolayısıyla bu sözleşme ile banka/finansman temin edilen kişi/kurum sözleşmenin uygun irade beyanları ile kurulması üzerine kredi/finansman kullanmak isteyen tarafın ihtiyacı olan kaynağı kullanımına hazır bulundurmak zorundadır.
Şule KARAKÜLAH tarafından hazırlanan tez çalışmasında bu konuda “Genel kredi sözleşmesinin zorunlu içeriği, bankanın kredi müşterisine karşı kredi temin etme yükümlülüğü altına girmesi olup bu halde bankanın bu yöndeki yükümlülüğünün sözleşme ile açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Yeterli açıklığın sağlanmasını kabul etmek için, temin edilecek kredinin türünün, süresinin, limitinin kesin olarak belirlenmesine gerek olmayıp bu noktaların objektif açıdan belirlenebilir kılınması yeterlidir. Nitekim TBK m. 2/ f. 1 uyarınca; “taraflar sözleşmenin esaslı noktalarında uyuşmuşlarsa, ikinci derecedeki noktalar üzerinde durulmamış olsa bile, sözleşme kurulmuş sayılır.” Genel kredi sözleşmesinin esaslı unsuru ise, bankanın müşterisinin talebi üzerine kredi kullandırma yükümlülüğü altına girmesidir. Banka açısından böyle bir yükümlülüğün doğduğu üzerinde tarafların anlaşması halinde esaslı nokta üzerinde uyuşmanın var olduğu söylenebilecektir. Bu yükümlülüğün ana hatları ile belirlenmesi yeterli olup temin edilecek kredinin türünün, süresinin, limitinin bütün açıklığıyla belirlenmesi gerekmemektedir. Kredi kullandırma yükümlülüğünün somutlaştırılması ise müşterinin talebi ile gerçekleşir. Nitekim genel kredi sözleşmesinin bünyesi, kullandırılacak krediyle ilgili ayrıntıların müşteri tarafından somutlaştırılmasını haklı kılmaktadır.” şeklinde açıklama yapılmıştır. (KARAKÜLAH, Genel Kredi Sözleşmesinin Hukuki Niteliği Ve Geçerlilik Şartları, s.38)
Kürşat Karabörk tarafından hazırlanan bir başka tezde ise bu konuda yer alan açıklamalar “Kredi açma sözleşmesine ait esaslı unsurların kredinin hazır bulundurulması, kredi kullandırım vaadinin oluşması ile karşılık bedellerin hazır edilmesi şekilde değerlendirmiştik. (KARABÖRK, Türk Hukukunda Banka Kredi Açma Sözleşmeleri, s.42.)
…
Kredi açma sözleşmesinde, tarafların yükümlülükleri dikkate alındığında, değişik sözleşmelere ait unsurlar sözleşmenin kapsamında yer alabildiği görülür. Fakat, sözleşmenin esaslı unsuru; kredi açma, hazır bulundurma ile kullandırma borcudur. (KARABÖRK, S.73.) ”
şeklindedir.
Dolayısıyla yukarıda yer verdiğim görüşlerle de paralel olarak kredi/finansman sözleşmesinin esas unsuruna ilişkin kanaatim, sözleşmenin kendisinden beklenen amacı gerçekleştirebilmesi için talep edilen tutardaki kredinin kreditör tarafından kullanıma hazır halde bulundurulması şeklinde olup bu esas unsur üzerinde taraflar arasında karşılıklı iradelerin uygunluğunun sağlanması kurucu unsurların da varlığı koşuluyla kredi/finansman sözleşmesinin kurulmasına imkan vermiş olacaktır.
Tuğba ÖZ YİLMAZ
Kaynakça
- Kocaağa, K. (2008). Sözleşmenin Kurulabilmesi İçin Tarafların İrade Beyanları Arasındaki Uygunluğun Kapsamında Yer Alması Gereken Noktalar. TBB Dergisi, (Sayı:79), s.73-102.
- Karabörk, K. (2017). Türk Hukukunda Banka Kredi Açma Sözleşmeleri (Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi). T.C. Çağ Üniversitesi, Mersin.
- Karakülah, Ş. Genel Kredi Sözleşmesinin Hukuki Niteliği Ve Geçerlilik Şartları (Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi). T.C. Bahçeşehir Üniversitesi, İstanbul.
- Yener, M.D. Kredi Açma Sözleşmesi (Yayımlanmış Doktora Tezi). T.C. Marmara Üniversitesi, İstanbul.
- Abik, Y. Borçlar Hukuku Ders Notları 3. Hafta, Ankara Üniversitesi UBF Gayrimenkul Geliştirme ve Yönetimi Bölümü. https://acikders.ankara.edu.tr/course/view.php?id=7273 (Erişim Tarihi:14.01.2024)
- https://tr.wikipedia.org/wiki/S%C3%B6zle%C5%9Fme (Erişim Tarihi:15.10.2024).