1 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisine verilen görev doğrultusunda İstanbul Finans Merkezi (İFM)'nin hayata geçirilmesi amacıyla çalışmalara başlanmış, İFM’nin hızlı bir şekilde ilerleyebilmesi için ihtiyaçların ve yol haritasının belirlenmesine yönelik bütüncül bir istişare süreci koordinasyonu sağlanmıştır. İFM kapsamında paydaşlar ile bilgi ve görüş alışverişinde bulunulmuş ve bu görüşmeler neticesinde tüm paydaşları kapsayan bütüncül bir ortak akıl ortaya koymak üzere “İFM Eylem Planı Çalıştayı” düzenlenmiştir. Çalıştay sonrası süreçte ortaya çıkan İFM Eylem Planı bileşenleri ilgili kurumlarla gerçekleştirilen görüşmeler neticesinde, İFM özelinde değerlendirilebilecek eylem maddeleri için İFM’nin ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla bütüncül bir “İstanbul Finans Merkezi Kanunu” gerekliliği ortaya çıkmıştır. (https://www.cbfo.gov.tr/stratejik-yaklasim-ve-eylem-planlari, (Erişim:05.03.2024)
7412 sayılı İstanbul Finans Merkezi Kanunu 28.06.2022 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanmış olup İstanbul Finans Merkezi (İFM) alanına, İstanbul Finans Merkezinin yönetilmesine ve işletilmesine, İstanbul Finans Merkezinde gerçekleştirilen faaliyetler ve bu faaliyetlere dair teşvik, indirim, istisna ve muafiyetlere ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir.
Kanun kapsamında yer alan teşvik, indirim, istisna ve muafiyetlerden yararlanacak katılımcı unvanına sahip finansal kuruluşlar Kanun’un da aşağıdaki şekilde tanımlanan finansal faaliyetler ile uğraşan tüzel kişiler ve ulusal varlık fonları olarak belirlenmiştir.
Finansal faaliyetler ise;
- 20/2/1930 tarihli ve 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun,
- 28/3/2001 tarihli ve 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu,
- 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu,
- 23/2/2006 tarihli ve 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu,
- 3/6/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu,
- 21/11/2012 tarihli ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring, Finansman ve Tasarruf Finansman Şirketleri Kanunu,
- 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu,
- 20/6/2013 tarihli ve 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun,
kapsamında belirtilen faaliyetler, hizmetler ve işlemler olarak tanımlanmıştır.
İstanbul Finans Merkezinin koordinatları da Kanun’da açıkça belirlenmiş olup katılımcı belgesi alarak ofis alanında faaliyet gösterecek gerçek ve tüzel kişiler, bunların şubeleri ile temsilcilikleri, adi ortaklıkları, irtibat büroları, bölgesel yönetim merkezleri ve ulusal varlık fonları da katılımcı olarak nitelendirilmiştir.
7412 sayılı Kanun’un uygulanmasına ilişkin usul ve esasların belirlemesine ilişkin olarak ayrıca 07.07.2023 tarihli Resmi Gazete’de İstanbul Finans Merkezi Yönetmeliği yayımlanmıştır.
I. Vergisel Teşvikler
İstanbul Finans Merkezi Kanunu’nun 6’ncı maddesi ile düzenlenen katılımcılara sağlanan vergisel teşvikleri faaliyetlere yönelik, elde edilen kazanca yönelik ve çalıştırılan personele yönelik teşvikler olmak üzere temelde 3 başlık altında inceleyebiliriz.
A. Faaliyetlere Yönelik Teşvikler
Finansal kuruluşların İFM’de gerçekleştirdikleri faaliyetlere yönelik olarak sağlanan vergisel teşviklere ilişkin olarak Kanun’un 6’ncı maddesinde yer alan düzenleme aşağıdaki gibidir.
“(1) Katılımcı belgesi almış finansal kuruluşlar tarafından İFM’de gerçekleştirilen finansal hizmet ihracatı niteliğindeki;
…
c) Faaliyetlere ilişkin işlemler her türlü harçtan, bu işlemlere ilişkin düzenlenen kâğıtlar damga vergisinden müstesnadır…”
Yukarıda yer alan madde metninden de görüleceği üzere faaliyete yönelik olarak sağlanan teşvikler harç ve damga vergisine yöneliktir. Ancak harç ve damga vergisine ilişkin olarak madde metninde belirtilen istisnalardan yararlanabilmek için sadece İFM’de faaliyette bulunmak yetmemekte ayrıca aşağıda belirtilen koşulların da sağlanmış olması gerekmektedir.
1. Faaliyetin katılımcı belgesi almış finansal kuruluşlar tarafından gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Finansal kuruluşların kimler olduğu yazımızın II numaralı Bölümü’nde yine aynı bölümde tadadi olarak sayılan finansal faaliyetlerde bulunan tüzel kişiler, bunların şubeleri, irtibat büroları, temsilcilikleri ve ulusal varlık fonları olarak tanımlanmıştır.
Söz konusu finansal kuruluşların damga vergisi ve harçlara yönelik istisnalardan faydalanabilmeleri için ayrıca katılımcı belgesi almış olmaları gerekmektedir. Katılımcı belgesi Kanun’da İFM’de ofis alanlarında yer alan ilgili bağımsız bölüm ve ortak alanlardan yararlanma imkânı veren belge olarak tanımlanmış olup ve düzenlenmesine, askıya alınmasına ve iptal edilmesine ilişkin ayrıntılı düzenlemelere ise İFM Yönetmeliği’nin 10-16’ncı maddeleri arasında yer verilmiştir.
2. Faaliyetin Finansal Hizmet İhracı niteliğinde olması gerekmektedir.
Katılımcı belgesi alan finansal kuruluşların İFM’de gerçekleştirdikleri tüm finansal faaliyetleri için öngörülmüş bir damga vergisi ve harç istisnası bulunmamaktadır. Söz konusu teşviklerden yararlanabilmek için damga vergisi ve harca konu işlemin finansal hizmet ihracı niteliğindeki faaliyetlere ilişkin olması gerekmektedir.
Finansal hizmet ihracatı Kanun’un 5’inci maddesinde katılımcı belgesi alarak İFM’de faaliyette bulunan finansal kuruluşların hizmetten nihai olarak yurtdışında faydalanılması koşuluyla yurtdışında yerleşik kişilere sundukları finansal hizmetler olarak tanımlanmıştır. Dolayısıyla damga vergisi ve harç istisnası kapsamındaki işlemler yararlanmanın yurtdışında gerçekleştiği ve yurtdışında yerleşik kişilere katılımcı belgesine sahip finansal kuruluşlar tarafından sunulan finansal hizmetlere ilişkin işlemler ile sınırlandırılmaktadır. Burada özellikle dikkat edilmesi gereken husus ise finansal hizmet ihracı tanımında yer alan hizmetlerin niteliğine, hizmeti sunan ile hizmet sunulan taraflara ve hizmetten yararlanma yerine ilişkin koşulların hepsinin istisna kapsamında işlem yapılabilmesi için gerekli olduğudur.
Kanun’un 5’inci maddesinde finansal hizmet ihracına ilişkin olarak ayrıca bir sınırlama getirilmiş olup yukarıda belirtilen şartlar sağlanmış olsa dahi finansal kuruluşların kendi nam ve hesabına gerçekleştirdikleri türev işlemler, portföylerine varlık alma veya portföylerinden varlık satma işlemleri ile yurt içinde yerleşik kişilerin tasarruflarını yurt dışına çıkaran faaliyetleri, hizmetleri ve işlemleri finansal hizmet ihracatı kapsamında değerlendirilmeyeceği belirtilmiştir.
Kanun’un 6’ncı maddesinde İFM’de gerçekleşecek faaliyetlere ilişkin olarak damga vergisi ve harç istisnası kapsamında yer alan teşviklerden bir diğeri de İFM’de yer alan taşınmazların kiralanmasına dair işlemlerdir. Taşınmaz kiralamalarına ilişkin işlemlerin harçlardan, bu işlemlere ilişkin kağıtların damga vergisinde istisna olabilmesi için finansal hizmet ihracına yönelik damga vergisi ve harç istisnasında olduğu gibi birden çok koşulun sağlanmasına gerek bulunmamakta olup taşınmazın İFM sınırları içerisinde yer alması yeterli olmaktadır.
İFM’de faaliyette bulunan finansal kuruluşlara daimi muafiyetler yanında ayrıca Kanun’un Geçici 1’inci maddesi uyarınca Harçlar Kanunu açısından 5 yıl süre ile sınırlı geçici muafiyet de bulunmakta olup katılımcı belgesi almış finansal kuruluşların İFM’de bulunan merkez ve şubelerinden finansal faaliyet harcı alınmayacağı belirtilmiştir.
B. Kazanca Yönelik Teşvikler
Finansal kuruluşların İFM’deki faaliyetleri neticesinde elde ettikleri kazançlarına yönelik sağlanan vergisel teşviklere ilişkin olarak Kanun’un 6’ncı maddesinde yer alan düzenleme aşağıdaki gibidir.
“(1) Katılımcı belgesi almış finansal kuruluşlar tarafından İFM’de gerçekleştirilen finansal hizmet ihracatı niteliğindeki;
a) Faaliyetler kapsamında elde edilen kazançların %75’i kurumlar vergisi matrahının tespitinde, kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde ayrıca gösterilmek şartıyla, kurum kazancından indirilir.
b) İşlemler ile bu işlemler nedeniyle lehe alınan paralar banka ve sigorta muameleleri vergisinden müstesnadır.
…”
Kurumlar vergisi ve banka ve sigorta muameleleri vergisi (BSMV)ye yönelik istisna hükümlerinden yararlanabilmek için yazımızın III-A bölümünde damga vergisi ve harç istisnasına ilişkin aranan şartlardan olan finansal hizmet ihracı niteliğindeki faaliyetin katılımcı belgesi almış finansal kuruluşlar tarafından İFM’de gerçekleştirilmesine ilişkin şart aranmaktadır.
Kurumlar vergisine ilişkin istisnanın finansal hizmet ihracı kapsamındaki faaliyetlerden elde edilen kazanç olması gerekmekte olup finansal kuruluşun bölgedeki diğer faaliyetlerinden elde etmiş olduğu bir kazanç varsa bu kazanç istisna kazancın tespitinde dikkate alınmayacaktır.
Kurumlar vergisi istisnasının kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde ayrıca gösterilmek şartıyla uygulanması gerektiği belirtilmiş olup Kanun’un 6’ncı maddesinde yer alan %75 istisna oranı aynı Kanun’un Geçici 1’inci maddesi ile 2022-2031 yılları kazançlarına münhasır olmak üzere %100 olarak belirlenmiştir. Diğer bir ifade ile katılımcı belgesine sahip finansal kuruluşlar 2022-2031 hesap dönemlerinde İFM’de gerçekleştirdikleri finansal hizmet ihracı faaliyeti kapsamında elde edecekleri kazançları üzerinden kurumlar vergisi ödemeyeceklerdir.
Finansal kuruluşlara, İFM’de icra edilen faaliyetlerden elde edilen gelirlere yönelik olarak sağlanan bir diğer vergisel teşvik de Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisine yönelik olup finansal hizmet ihracı niteliğindeki işlemler nedeniyle lehe alınan paranın BSMV’den istisna olduğu belirtilmiştir. Kanun’un 6’ncı maddesinde yapılan düzenleme ile BSMV istisnası sadece lehe alınan para ile sınırlandırılmamış olup finansal hizmet ihracı niteliğindeki işlemler açısından da BSMV istisnası tanınmıştır. Banka ve sigorta muameleleri vergisinin matrahının lehe alınan para olduğu dikkate alındığında işlemlere yönelik tanınan BSMV istisnasının ayıca BSMV’nin bir alt kırılımı olan ve kambiyo satım işleminin bedeli üzerinden hesaplanan kambiyo muameleleri vergisini de kapsadığı anlaşılmaktadır.
C. Personele Yönelik Teşvikler
Vergisel teşviklere ilişkin olarak İFM Kanunu’nun 6’ncı maddesinde finansal kuruluşlar tarafından bölgede istihdam edilen personele yönelik olarak yer alan istisna düzenlemesi aşağıdaki gibidir;
“Katılımcı belgesi almış finansal kuruluşların İFM’de istihdam ettikleri personele ödenen aylık ücretin gerçek safi değerinin; yurt dışında en az beş yıllık mesleki tecrübeye sahip kişilerde %60’ı, yurt dışında en az on yıllık mesleki tecrübeye sahip kişilerde ise %80’i gelir vergisinden müstesnadır. Bu fıkra kapsamında belirtilen istisna, İFM’de çalışmaya başlamadan önceki son üç yılda Türkiye’de çalışmamış olan personelin ücret gelirlerine uygulanır.”
Ücretine kısmi gelir vergisi istisnası tanınan personelin yabancı uyruklu olmasına yönelik bir şart bulunmamakla birlikte İFM’de çalışmaya başlamadan önceki son 3 yılda Türkiye’de çalışmamış olması şartı aranmaktadır. Dolayısıyla şirketler tarafından Türkiye’de çalışan personelin İFM’ye kaydırılmak suretiyle istisnadan yararlanılmasının önüne geçilmek istenmiştir.
II. Görüş ve Öneriler
A. Vergi Teşviğine Konu Faaliyetler
İFM Kanunu’nun 6’ncı maddesinde kazançlar için sağlanan vergisel teşviklere yönelik yapılan düzenlemede sadece finansal hizmet ihracı niteliğindeki faaliyetlerden elde edilen kazançlara yönelik olarak kurumlar vergisi ve bu nitelikteki işlemlere yönelik BSMV istisnası tanındığı görünmektedir.
Reel sektörde faaliyet gösteren kurumlarda ihracat faaliyetlerinden elde edilen gelirin tespiti nispeten daha kolay olarak tespit edilebilmektedir. Zira faaliyetten elde edilen gelir tespiti yapılırken dikkate alınacak maliyet ve hasılatın sınırları daha kolay çizilebilmektedir.
Ancak finans sektöründe faaliyette bulunan kurumlar tarafından yapılan finansal hizmet ihracatından elde edilen gelirin tespitini yapmak İFM’de faaliyet gösteren şube ve/veya merkez sadece bu faaliyetle iştigal etse de çok kolay olmamaktadır.
İFM’de şubesi bulunan bir bankayı ele alacak olursak, yurtdışındaki bir müşteriye yine yurtdışındaki bir proje için kullandırmış olduğu kredinin maliyeti dolayısıyla bu kredi üzerinden elde ettiği gelir nasıl tespit edilecektir. Zira bankaların ekonomideki en önemli fonksiyonlarından birisi kaydi para yaratmak olup her ne kadar kullandırılan kredilerin bankaya maliyetine yönelik olarak hesaplamalar yapılsa da bu hesaplamaların içerisinde dolaylı maliyetler ve/veya türev işlemler kaynaklı maliyetler de olabilmektedir. Dolayısıyla finans sektöründe faaliyetleri yurtiçi-yurtdışı olarak ayırarak kazançları da yine bu çerçevede belirlemek çoğu zaman mümkün olmayacaktır.
Finansal hizmet ihracına yönelik olarak getirilen bir diğer sınırlamada Kanun’da “yurt içinde yerleşik kişilerin tasarruflarını yurt dışına çıkaran faaliyetleri” şeklinde yapılan düzenlemede kendini göstermekte bu nitelikteki işlemler finansal hizmet ihracatı olarak kabul edilmemektedir. Ayrıca finansal hizmet ihracatı olarak nitelenen faaliyetlerin muhatabının yurtdışı yerleşik müşteriler olduğu dikkate alındığında “yurt içinde yerleşik kişilerin tasarruflarını yurt dışına çıkaran faaliyetleri”ni hangi kapsamda bu tanımın dışına taşımak gerektiği de soru işaretine neden olmaktadır.
Bir diğer husus ise finansal hizmet ihracı tanımının unsurlarından olan “yurtdışında yaralanma” şartıdır. Katma Değer Vergisi’nin konusuna gire hizmetlerin tespiti aşamasında da önemli bir husus olan “yurtdışında yararlanma” şartı mükellefler ve İdare arasında sürekli ihtilaflara konu olmakta, sınırları ve kapsamı şüpheye yer bırakmayacak şekilde tespit edilememektedir.
Dolayısıyla finansal kurumlar açısından İFM’de elde edilen finansal hizmet ihracı kaynaklı gelirler açısından getirilen vergi teşvikleri görünürde var olarak görünse de pratikte uygulaması oldukça zor olan ve uygulanması halinde bünyesinde vergisel riskler taşıyan işlemler olacağından bu teşviklerin finansal kurumlara gerçekten bir avantaj sağladığını ve onların İFM’de faaliyette bulunmaya teşvik edecek düzenlemeler olduğunu söylemek mümkün olmayacaktır.
Zira yazımızın önceki bölümlerinde de açıkladığı üzere her ne kadar vergi oranlarının düşüklüğü, istisna ve teşvikler finans merkezinin cazibesini arttıran faktörler olsa da şeffaf ve basit bir vergi sisteminin uygulanıyor olması daha önem taşımaktadır.
Dolayısıyla vergisel teşviklerin bölgede elde edilen kazançlar ve bölgede yapılan faaliyetler açısından mükellefler nezdinde tespitinde şüphe yaratmayacak şekilde belirlenmesi teşvikten beklenen faydayı sağlama konusunda daha efektif olacaktır.
B. Teşvik Kapsamındaki Vergi Türleri
Finansal kurumlardan alınan işlem/harcama vergileri genel olarak BSMV olduğundan İFM Kanunu’nda BSMV’ye yönelik istisnalara yer verilmiştir. Ancak Kanunu’nun finansal faaliyetlerin kapsamına ilişkin yapmış olduğu belirleme dikkate alındığında KDV mükellefi olan kurumların da bulunduğu görülmektedir.
Hizmet ihracına yönelik olarak KDV Kanunu’nda da istisnaya yönelik olarak hükümler bulunması nedeniyle; finansal hizmet ihracının, İFM Kanunu’nda KDV yönelik istisna düzenlemesi bulunmasa dahi, şartların sağlanması halinde KDV’den istisna tutulacaktır. Ancak İFM’de yer alan faaliyetler için kendi Kanunu’nda vergisel teşviklerin ayrıca düzenlenmiş olması nedeniyle gerek bütünlük sağlaması açısından gerekse de ileride yapılabilecek özel düzenlemeler sırasında bir karmaşıklığa yer vermemesi açısından İFM Kanunu’nda yer almasının faydalı olacağı düşünülmektedir.
Ayrıca yukarıda açıkladığımız üzere vergi türleri açısından kapsam genişletilse dahi vergi teşviklerinin finansal hizmet ihracı ile sınırlandırılmış olması yaratacağı vergisel riskler açısından anlamlı bir etki yapmayacaktır. Dolayısıyla vergi teşviklerinin vergi türleri açısından genişletilmesi ile birlikte bölgede gerçekleşen tüm faaliyetlerinde kapsamda olması yararlı olacaktır.
İFM Kanunu’nun 6’ncı maddesinde yer alan vergisel teşvikler incelendiğinde söz konusu istisna ve muafiyetlerin İFM’de faaliyet gösteren kuruluşlara yönelik olarak tanımlandığı görülmektedir. Burada işlem yapan kuruluşların finans kurumu olduğu dikkate alındığında bu kurumlarla işlem yapan kişi/kurumlara da İFM’de faaliyette bulunan finansal kurumlarda yaptıkları işlemler ve bu işlemlerden elde ettikleri gelirler yönünden de süreli istisna ya da indirim uygulanması kişi/kurumları da burada faaliyette bulunan kurumlara yönlendirecek dolayısıyla İFM işlem hacminin artmasına katkıda bulunacaktır.
C. Kripto Para Borsaları
Ülkemiz de dahil olmak üzere günümüzde vergisel yönden üzerinde çok konuşulan alanlardan birisi de kripto paralardan elde edilen gelirlerdir. Kripto paraların ve bunlardan elde edilen gelirin niteliğinin ne olduğu başta olmak üzere bu gelirlerin vergilendirilmesi bünyesinde bir çok zorluğu barındırıyor olmakla birlikte burada ülkelerin karşısındaki en büyük sorunlardan birisi de gelir elde edenler hakkında doğru ve tam bilginin nasıl elde edileceğidir.
Bu alanda yapılacak vergilemenin tüm ülkeler açısından yeni bir konu olduğu da dikkate alındığında burada yapılacak agresif bir düzenleme gerek yatırımcılar gerekse de kurumlar açısından ilgili ülkede faaliyette bulunmak ve/veya işlem yapmak açısından olumsuz olarak nitelendirilecek olup ayarınca yapılacak bir düzenleme ise ilgili ülkenin bu alandan fazlasıyla fayda elde etmesine imkan verecektir.
Dolayısıyla İFM kripto para borsaları açısından maliyetler ve vergiler açısından cazip konuma getirilerek bu alandaki faaliyetlerin ülkemiz sınırları içerisinde gerçekleşmesine imkan verilmeli ve hukuki düzenleme ve denetimler ile de yatırımcıların bu piyasaya güven duymaları yönünde adımlar atılmalıdır. Böylece takip eden süreçte de kripto paralardan gelir elde edenler açısından getirilecek cüzi oranlarda vergileme ile yatırımcıların denetimli bir alanda düşük maliyetler ile işlem yapmalarına olanak sağlanmış diğer taraftan da daha önce vergiye tabi olmayan bir alan artan işlem hacimleri ile kapsama alınmış olacaktır. Bu durum aynı zamanda İFM’nin niş bir finans merkezi olarak kabul edilmesine de imkan vermiş olacaktır.
D. Fintek Şirketler (FinTech-Finansal Teknoloji Şirketleri)
Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi Stratejik Yaklaşım ve Eylem Planı kapsamında da belirtildiği üzere İstanbul Finans Merkezinin odak noktasından birisi finteklerdir.
Fintek üzerinde yapılan tanımlamalarda öğretide herhangi bir birlik bulunmasa da iki unsur dikkat çekmektedir: (i) finansal hizmetler ve (ii) teknoloji. Fintek, inovatif teknoloji ve finansal hizmetlerin birleşimini oluşturmaktadır. Ancak belirtmek gerekir ki, Fintek kavramı, yeni kuruluşlar tarafından geliştirilen yenilikçi iş modelleri ile sıkı bir ilişki içerisindedir. Fintek alanı düşünüldüğünden daha geniş ve büyüktür ve özellikle gelişim aşamasında bulunan (start-up) şirketler tarafından benimsenilmekte ve genişletilmektedir. (BALCI, “Londra, Frankfurt Finans Merkezleri Karşılaştırmalı İstanbul Finans Merkezi”, s.39.)
Londra uluslararası anlamda lider bir finansal merkez olarak yetenek/insan kaynağı ve tecrübe bakımından oldukça zengindir. Ayrıca, ülke çapında FinTech merkezi ağlarının kurulması, güçlü bir girişim sermayesi temeli, StartUp ve Tech City için sağlanan vergi indirimleri başta Londra olmak üzere Birleşik Krallık’ın FinTech hususunda evrensel lider konumuna yükselmesine yardımcı olmuştur. Hatta, Londra, Silikon Vadisi ve New York’tan daha fazla FinTech alanında çalışan insana ev sahipliği yapmaktadır. (BALCI, “Londra, Frankfurt Finans Merkezleri Karşılaştırmalı İstanbul Finans Merkezi”, s.40)
Londra’nın bu konuma gelmesinde etkili olan faktörlerden birisi yeni piyasalara yapmış olduğu liderlik olup nispeten yeni ancak sürekli ve hızlı bir şekilde gelişmekte olan bu alanda niş bir finans merkezi olma yolunda İFM açısından hızlı ve radikal aksiyonların alınması gerekmektedir. Bu çerçevede fintek alanında faaliyet gösteren firmalara daha yüksek oranda ve uzun süreli kazanç istisnaları, yazılımcılara yönelik vergiye ilave olarak sigorta teşvikleri ve bu kurumların almış ve yapmış olduğu hizmetler açısından KDV istisnaları tanınabileceği gibi bu kurumların İFM’de yapacakları ofis kiralamalarında da belirli süreli bedelsiz ya da indirimli kullanım imkanı tanınması faydalı olabilecektir.
E. Yargı
Finansal hizmetler her alanda olduğu gibi yargılama alanında teknik bilgi ve özel uzmanlık gerektirmektedir. Zira finansal ürün ve hizmetlerin çeşitliliği ve hızlı değişimi sektör aktörlerinin dinamik bir şekilde faaliyette bulunmalarını gerektirmekte olup bu durum taraflar arasında yaşanan olası ihtilafların hızlıca ve doğru bir şekilde çözüme kavuşturulmasını da kapsamaktadır. Ayrıca finansal hizmetlerdeki küreselleşme ve Finans Merkezlerinin yapısı olası ihtilaflarda birden çok ülke mukiminin taraf haline gelmesine yol açabilmektedir.
Uyuşmazlığın yetkili mahkeme nezdinde çözümlenmesinde başlıca sebepler hukuki güvenilirlik ve kararların icra edilebilirliğidir. Fakat sözleşme tarafları, finans merkezlerinde bulunan devlet hakiminin genelde finans işlemlerinde tecrübesi bulunmaması ve tarafların sözleşme ile korunması gereken menfaatlerini tespit etmekte güçlük çekmesi sebebiyle devlet hakimlerine güven duymayabilmektedirler. (BALCI, “Londra, Frankfurt Finans Merkezleri Karşılaştırmalı İstanbul Finans Merkezi”, s.44) Dolayısıyla İFM’nin rekabetçi konuma gelebilmesi amacıyla İFM’deki faaliyetler konusunda uzmanlaşmış özel görevli veya ihtisas mahkemelerinin kurulması faydalı olacaktır.
Ayrıca günümüzde İTOTAM ve İSTAC bünyesinde yapılan tahkim yargılaması gibi İFM’ye özel bir tahkim merkezi kurulup olası ihtilafların daha hızlandırılmış usullerle ve tarafların istedikleri ve/veya düzenlemelerine daha hakim oldukları bir hukuk çerçevesinde çözümlenme imkanının getirilmesi de İFM’nin daha etkin ve güvenilir bir yargı ortamına sahip olmasına imkan tanıyacaktır.
Tuğba ÖZ YİLMAZ
Kaynakça
- BALCI, M. (2021). Londra, Frankfurt Finans Merkezleri Karşılaştırmalı İstanbul Finans Merkezi (Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi). İstanbul Ticaret Üniversitesi, İstanbul.
- https://www.cbfo.gov.tr/stratejik-yaklasim-ve-eylem-planlari, (Erişim:05.03.2024)